28 Ekim 2013 Pazartesi

Kathryn Andrews Fincher




Bazi gunler daha fazla yazmak geliyor içimden, bazi gunler ise ressim yapmak ve seyretmek. Bu son gunlerde daha fazla yazmaktan keyif aliyordum. ama iki gundur, içimden, susarcasina ressim yapmak geliyor... Malesef,  zamanim olmadigi için ressim seyretmekle yetiniyorum. 
Iste boyle bir gun içerisinde, sizlerle baska bir ressami paylasma arzusu hissettim. Umarim benim kadar sizlerde keyif alirsiniz. Iyi bir hafta geçirmenizi diliyerek sizleri ressamimizla basbasa birakiyorum.


Kathryn Andrews Fincher

Kathryn Andrews Fincher Amerika'li  bir ressam, Atlanta yasiyan iki çoçuk annesi. Kendi  anneside bir rassam olan Kathryn,  kuçuk yastan itibaren, insan yuz ifadelerini çizmeye yoneltiliyor. Ve zamanla  Kathryn  bundan buyuk bir keyif almaya basliyor. Genel olarak yapmis oldugu ressimler çoçuklarin, yeni bir seyi, kesfederken duyduklari hisleri canlandiriyor. Tatli bücürlerin butun duygulari : heycanlari, korkulari, meraklari, bir dudak kenarina kondurmus oldugu ufak bir  cizgiyle degistiren ressam budan hayranlik duydugu gibi, tuallerin karsisinda bizleride mest ediyor. Ayni zamanda,bizlerde bu çoçuklarin  duygularini algilarken, guzel hissler içerine dalarak rahatlatlik ve mutluluk duyuyoruz.  Bakin bakalim sizler neler hissediceksiniz ;)
iyi seyirler!











25 Ekim 2013 Cuma

bir dokunusun inanilmaz boyutu!



Sözsüz Şiirimiz

İki ten arasına hangi söz sızar? Dokunuşun sıcağına hangi kelime dayanabilir? Gözün gördükleri arasında var mıdır dokunmanın efsunu? Dil döner mi müşfik bir okşayışın söylediklerine? Kulağa varır mı candan bir kucaklayışın şiiri? Bölüşülür mü ekmek gibi ya da su gibi yudumlanır mı iki sevgili el arasında gelip giden okyanus? İyisi mi, dokunuş, kendi şiirini kendi söylesin. Bir tenin yüzünde dalgalansın şefkatin doyumsuz derinliği. Bir küçük bebe avucunda çizgi çizgi anlatsın kendini okşayış. Bir candan kucaklayış sarmaş dolaş olsun her kelimeyle, lügatleri boydan boya sarsın. Bıraksınlar, her söze bulaşsın dokunuşun tadı ve tuzu, sıcağı ve serinliği. Bıraksınlar, her hece her gece dokunuşların sessizliği ile aynı yastıkta uyusun da uyanamasın. Onlar henüz hayatlarının ilk saatlerinde dokunuşun sessizliğine bulanan hecelerle konuştular. Birkaç dakika aralıkla geldiler dünyaya. Kardeştiler. Dost idiler. Eski dostlar. Dünyada ancak saatlerle ölçülen yaşlarından da eskiydi dostlukları. Ana karnından tanışıyorlardı. Yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor, aralarından su sızmıyordu. İkizdiler. Eşittiler. Dünyaya gözlerini açtıkları gün bozulur gibi oldu eşitlikleri. Biri gürbüz ve sağlıklıydı ama diğerini biraz çelimsiz ve rahatsız buldu hekimler. Ayırdılar. İkizleri ayrı ayrı küvözlere koydular. Hekimler hastalıklı olanın iyileşmesi için ne yaptılarsa olmadı. İstedikleri gibi, istedikleri hızda iyileşmiyordu. Beklediler. Bu arada, hastane hemşirelerinden biri 'bebek odası' kurallarına karşı koydu. Hasta olanı diğerinin yanına, aynı küvöze yatırdı. Sonunda eski dostlar yine beraber olmuşlardı. Sağlam olanı, hasta kardeşinin omuzuna attı elini. Mümkün olsa kucaklayacaktı belki. Sarıp sarmalayacaktı kardeşini. Çok geçmedi. Dokunuşun cana can katan iksiri, kucaklamanın diriltici sözleri etkisini göstermeye başladı. Hasta bebeğin dolaşımı ve kalp atışları normale geldi. Vücut sıcaklığı ideal düzeylere yükseldi. Bebek iyileşti! Elinde avucunda olanın hepsini ve ancak ele avuca gelmez bir ilacı sunmuştu bebek kardeşine: Dokunuş. Yakınlığın en yalın ifadesi. Hasret derdinin merhemi, ayrılık gamının ilacı dokunuş. Bir olmanın kimyası, birlik olmanın simyası dokunuş. Dokunmak, bir İsa (as) nefesi gibi. Diriltiyor, onarıyor, keşfediyor, fısıldıyor, konuşuyor. En tanıdık sevgi sözü oluyor, en aşina yakınlık mesajı veriyor. Yakın, yalın, sokulgan ve buyurgan dokunmak. Dokunmak, güneş kadar sıcak ve kolay paylaşılır. Dokunmak, süt beyaz aydınlıklar ve bol aşklar düşürür yüreğimize. Ekmek gibi herkesin katığı. Su gibi, herkese hissettirmeden sızan, en yakınında duran. Mahrem, özel, sıcak, derin, anlatılmaz bir duygu. Duyuların en yüzeyde olanı. Bir ten teması kadar el altında. Ancak hiçbir kelimenin taşıyamayacağı kadar derinlerdedir. Hiçbir ifadenin erişemeyeceği denli suskun, sessiz ve sislidir. Gözün gördüğünden, kulağın duyduğundan ve dilin ve damağın tattığından öte bir şeydir dokunmak. Sevginin en dokunaklı işaret,Şefkatin en görünür biçimi. Tende ama tenden öte. Dokunuş, elimizde avucumuzda olanın hepsi. Sessiz şiirimiz. Sözsüz çığlığımız. Yâremiz. Yârimiz. İkiz kardeşimiz.

Yazar: A. Cem Toprak

21 Ekim 2013 Pazartesi

Degisiklerin sonucu



Hepiniz merak ediyorsunuz biliyorum! Acaba Eda, dun aksam kovadan bosalircasina yagmurun altina çikip dans etti mi? Bunu birileri gordu mu? Eda'ya deli dediler mi? diyorsunuzdur. Biliyorum! Biliyorum!...Efenim ...Nasil anlatsam...Simdi soyle oldu...blogumun yazisini bitirmistim bitirmesine fakat, buna birde resim ekliyeyim, hemen sonra gondereyim,  fazla beklersem, yazimi yayinlamaktan vazgeçerim,... Belki! diye dusundum. Yani isimi garantiye almak istedim....Ammaaa!... Elimde avucumda bu yaziyi temsil edicek bir resim olmadigi için netten aramak zorunda kaldim...Tabi haliyle bu islem biraz dusundugumden fazla zaman aldi (bir onbes dakika falan surdu) desem yalan olmaz...Tam bitirdim postumu yayinladim ve disariya çikayim derken...Birde baktim ki,..O siddetli yagan yagmurdan eser kalmamis dostlar! Yani suç benden gittiii ! Yani, sonucta Allah benim rezil olmamdan korudu diye bilirim... En azindan bu seferligine ;))
 Fakaaaat, degisiklik yapmadim mi??? yaptiiiim! yinede hayatimda bir degisiklik yaptim ki oyle bir degisiklik... Ama ayni gun deyil ! Nasil mi ? Efenim nasil anlatsam...Ertesi gunu sabah erkenden kalktim (degisik olan bu deyil, ben her sabah çok erken kalkarim zaten),ve enejim gerçekten çok dusuk ( her zaman ki halim),ve beni gun boyu bir dunya is bekliyor... Demir vitaminimi (bende surekli demir eksikligi var zaten) hemen alayim ki, biran once kendime geleyim dusuncesiyle farketmeden, vitaminleri diger haplarla beraber,  aç karna ,hepsini yutmusum. Galiba o anda haplarla beraber aklimida yutmusum ki, onbes yirmi dakika sonra bende bir mide bulantisi, bir bas donmesi, bir terleme sormayin gitsin!!! Bundan iyi degisiklik mi olur? alin size degisiklik ! Megerse zehirlenmisim... Neyse ki ucuz kurtulduk yine... yok yok "Anne Marie Jobin" hanim efendi! fikir, çok hos! çok guzel! ama degisikler bana fazla iyi gelmiyor be kardesim ;) belki daha saglikli, ve daha az yogun oldugum zamanlar! yine deniyebilirim...Belki ;)

20 Ekim 2013 Pazar




Aliskanliklarimizdan biraz uzaklasmaya ne dersiniz?


gelin bu pazarinizi farkli yasayin, daha enerjik, daha yaratici daha çoskulu ve neseli kalin. Buda nereden çikti simdi diceksiniz ! Efenim, Anne marie jobin' nin " Kendinize yakisan hayatinizi kurun" kitabinda (ben fransizcadan tercume ediyorum belki kitabim turkçe basligi farklidir  o tarafini bilemicem, belkide bu kitabin turkce ceviriside yoktur onuda hiç bilemicem... Sunmasi benden arastirmasi sizden ;) ) Eveeet bu  kitabini okurken, degerli dostlarim, beni dusunduren bazi seyler oldu ki, sizlerle paylasmak istedim. Evet efendim, aliskanliklarimiz bizi tembelestirerek enerjimizi dusurup bizi monoton bir hayata surukluyormuuuus. yani bu demek oluyorki biraz normal gunlerdeki yaptigimiz seylerden farkli deneyler uretirsek, daha enerjik ve daha çoskulu daha yaratici oluyormusuz... cevremizdekilerin bizi delirmis gozuyle bakma riskini goze alarak ne dersiniz bu pazarimizi farkli bir sekilde yasasak, hiç ummadigimiz bir sekilde aksamlasak, koltugumuza otururken ayaklarimizi yukari kaldirip basimizi asagi bosluga sallasak,seppanin uzerinde muzik esliginde dans edip sarki soylesek, yatagin uzerinde çoçuk gibi hoplasak, sarki soyluyerek arka arka yurusek, bagirarak siir okusak.... gerisinide siz uydurun arkadaslar, biraz yaratici olun iste, çoçuklasin, çosun ! mesela ben simdi uslu uslu blog yazicagima, disarida kova gibi dokulen yagmurun altna çikip, bahçede dans etsem diyorum....Diyorum demesinede yapabilicekmiyim  :S .... o cesaret var mi bende yaaa!!! bir deniyeyim bakim sonra soylerim size ;)) 

19 Ekim 2013 Cumartesi

çoçuklarimizin bayramlari


                                         

Bu sabah, daha oncede  soyledigim gibi, kucuk çoçuklarimizin bayram senligini duzenledik.  Bu sefer, ben yoktum diger okulda toplantim oldugu için malesef katilamadim, ama ön organizasyonu daha onceden duzenlemistim, zannederim talimata uyulmustur, ve çoçuklar keyif almislardir, nasil olsa pazartesi bana bir geri donusum olur...  
ogleden sonra,  genç kizlar için hazirlamis oldugumuz, haftalik din ve  kisisel gelisim sohbetlerin 3. dersiydi. On bes kizimizla basladik, her hafta rakam artarak bugun 28 kizimiza ulastik. Sanirim bu rakam haftaya dahada articak, cunki bugun iki kizimiz, bazi sebeplerden dolayi gelememisti. Umarim butun sene boyu bu sayinin altina inmeyiz. Kizlarimiz, birinci saati , hoca hanimla kuran okuyarak geciriyorlar diger saatini benimle kisisel gelisim, turk kulturu ve tarih dersi goruyorlar. Onlari aydinlatmak için, kendilerine guven saglamalari için, karinca kararinca elimizden gelen gayreti gosteriyoruz. Umarim Yuce Rabbim emeklerimizi bosa çikarmaz. Ilerki zamanlarda, hobbi olarak, tiyatro dersleride eklemeyi dusunuyorum : daha oncede bu yolu denemistim, tiyatro yaparken kizlarda inanilmaz bir degisilik gozlemlemistim, adeta kendilerine  guven geliyor daha aktif, daha esprili oluyorlar, ki buda ilerki hayatlarinda   onlari daha ozguvenli, daha basarili kilicaktir eminim. 
Bayramdan dolayi, bugunku  ders programini eglenceli hale getirmek için oyunlar duzenlenleyerek  soru-cevap yarisi yaptik.  Her yarisin bir odulu olmali tabiki. Ve birinci gelen kizimiz,  odul olarak annesi için, bir buket çiçek kazandi  ( ne bileyim aklima bu sefer boyle bir fikir geldi : boylelikle anne kizindan gurur duyup diger es dostlarinada kizinin basari oykusunu anlatabilicekti  elbette ;)...

18 Ekim 2013 Cuma





Kurban bayrami kutlamalarimiz gayet guzel geçti!

Cevremizde ilk defa , kadin kollari olarak camimize sahip cikmak için  bir dernek olusturduk. Sizlere Turkiye'de biraz belki garip gelir, fakat yurt disinda boyle degerlere sahip çikmamiz sart. Yoksa ufakda olsa, kuçukte olsa, yari yeraltida olsa, penceresizde olsa, minaresizde olsa, ezan minarelerede okutmasalarda, sefil bir yerde olsa camimizi, yani tek ibadet yerimizi, ellerinde gelse,  alicaklar ve biz muslumanlari ibadetlerimizden mahrum birakicaklar. 
Niçin mi boyle pesimist dusunuyorum? cunki bulundugumuz yerin belediye baskani malesef, hmm...ne desem... biraz anti-musluman, anti-turk desem inanin abartili olmaz. Birakin yardimi, cunki butun geliri gonullu musluman kardeslerimiz tarafindan karsilaniyor, icap edilen davetiyeye bile karsilik vermicek kadar kaba bir insandir kendileri. Halbuki diger din kurumlarina, yagudi kesimlere, hiristiyan, katoliklere  gayet lutfediyorlar...Neyseki çokta uzulmedik, bize tenezul etmiyene biz hiç tenezul etmeyiz!... Ama yinede, ben Eda, o isin pesini birakmicam ve eninde sonunda bu belediye baskanina kendimizi tanitmayi basaricam, merak etmeyin dostlar! 
      Evet kurban bayrami kutlamasi demistim, kadin kollari olarak kimimiz pilav, kimimiz, kavurmalari, kimimiz tatlilari evde hazirlayip camide mega bir orgnizasyon duzunledik. Cevremizdeki butun Musluman turk kadinlarimizi ( erkeklerimiz bayram olsada, malesef tatil vermedikleri için çalismak zorundalar, çoçuklarimiz ise okuladalar) davet ederek guzel bir topluluk olusturup, hep beraber bu nigmetleri paylasarak bayramimizi tatlandirdik. Gayet basarili bir kutlama oldu. Allah izin verirse bu hafta sonuda gençlerimize ve kuçuk çoçuklarimiza ayri bir kutlama hazirlicagiz, her ne kadar bayram geçmis olsada biz anca kutluyabildigimiz için dolayisiyla bayramlarimizi  biraz daha uzatmak zorunda kaliyoruz :) eeeh  o kadarda olsun ama deyil mi? ;) Daha nice bayramlara insallah !

17 Ekim 2013 Perşembe

Bir bayram anisi




görsel : Kathryn Andrew Fincher


Fransa'da ilk Bayramim

Hatirliyorum Fransa'ya geldigim yilin, ilk bayramini. Daha henus bes yaslarimdaydim. Annem sabahin erken saatlerinde kaldirdi bizi, en guzel kiyafetlerimizi giydirdi. Muhtesem bir kahvalti hazirladik beraberce. Sonra sabirsizca babamin camiden gelmesini bekledik. Annem "-Bakin babaniz bayram namazindan bes on dakikaya kadar döner, gelince elini opuceksiniz, bayramin mubarek olsun babacim diceksiniz. Tamam mi? unutmuyorsunuz bak ! babanizin yaninda bana tekrar hatirlantirmayin! Anlastik mi?" diye bize sıkı sıkı tembih etti... Ah annecim ah!  Halbuki onun için ne kadar zordu bu bayram. Ailesinden ilk defa bu kadar uzak kalmisti. Kendi annesini ne kadarda ozluyordu. Gizli gizli gidip odasinda agliyor bize bir sey çaktirmamak için butun gayretini sarfediyordu...Yalnizlik çekiyordu, belliydi... Bir elin parmagigla sayilicak kadar turk tanidiklarimiz vardi. Nerdeyse hiç yok denilicek kadar az. Onun için onlar gözümüzde çok degerliydi. Konu komsunun kiymetini hayli hayli bilirdik hepimiz. Birbirimizi butun farkliliklarimizla beraber sever sayardik. Kimimiz Mersin'den gelmistik, kimimiz Izmir'den, kimimiz ise Konya'dan... Halbuki herbirimizin toreleri farkliydi, ama yabanci memlekette o farkliliklari bile gormuyorduk. Fransizlarin gozunde ayniydik hepimiz. Yani biz musluman idik, turktuk, yabanciydik ...
                                                                              

Jean Marie Payen


JEAN MARIE PAYEN












mutlu bayramlar!

16 Ekim 2013 Çarşamba

Bayram birinci gün sonu.



                                                                   görsel : Kathryn Andrew Fincher


Eveeet! koskoca bir bayram gunu sona erdiii ! yarin devam insallah. biraz ziyaret, biraz misafir karsilamak, bolca tatli yemek, tatli sohbet derken  gelmis geçmis birinci bayram.
Ilk defa esimden uzak bir bayram geçiriyorum.Bayramdan iki gun once Kırgızistan'nin fakir bolgelerine  kurban  goturme niyetiyle gitmisti.Babalarinin yoklugunu hissetmek,çoçuklar için, dahada bir zor olucagini dusunmustum fakat Allah'tan dayilarinin  annannelerin, ve buyuk babalarini  dag gibi sefkatleri sayesinde fazla  yoklugunu hissetmediler sanirim... Belkide  bana uzuntulerini hissettirmekmek için daha guçlu gorunduler ,  kendilerini zorladilar... bilemicem....O kadar hisli ve akilli çoçuklar ki, bunun boyle olmasina hiç sasmam dogrusu... 

13 Ekim 2013 Pazar

Ömür dediğin....



Ömür dediğin ne, bir göz kırpması!

Yine bir bayram geliyormus nerdeyse... Geçen bayram daha bana dunmus gibi geliyor. Ne cabuk vakit gelip gecmis megerse. Ömür dediğin ne, bir göz kırpması. Gözün açılıyor bir an, bir an sonra kapanıyor, o kısacık an ömür. Bunu kendimize iyi yaşatmak, coşkuyla yaşatmak mecrubiyetindeyiz.
Iki bayram arasi nerdeyse yok olmusum, islerin arasinda kendimi unutup gitmisim.Yasadim mi ? Elbette yasamisimdir, elbette gulmusumdur, elbette aglamisimdir. fakat hiç bir animi hatirliyamicak kadar yorgunum su anda. Bitkin bir vaziyette hala yazmak için gayrette bulunuyorum. Nedir bu bendeki tempo tutkusu?... Neyse fazla o konulari dusunmek istemiyorum.
Bu yazilari yazarken bile çoçuklarin biri geliyor biri gidiyor. Bitmek bilmeyen soru yagmuruna tutup kafami karma karisik etmeyi basariyor. halbuki bu gunumun nerdeyse tamamini aileme ayirmistim.  çoçuk dediginde ilgiye doymak bilmiyor ki! Ne kadar verirsen o kadar fazlasini istiyor. Onlar yorulmak nedir hiç bilmezler. keske bende onlar kadar tukenmez enerjiye sahip olabilseydim...
...Iste bu aksamimida birazicik sizlere  vakit ayirayim diye boyle saçma bir yazi yazma ihtiyaci duydum... Sizlerden fazla uzak kalmama  arzusuyla,  bir demlik çay niyetine bir demlik yasam konsantresi paylamayi tercih ettim... Hayirli geceleriniz olsun!

7 Ekim 2013 Pazartesi

Nihayet burdayim!







Ne bitmez islerim varmis benim!!!

 Ne zamandir , sizlere kavusmak için can atiyorum fakat inanin bir turlu firsatim olmuyor.
izin hazirligi,  tatiller, çoçuklarin okul açilmasi , kendi toplantilarim, derneklerim, vakiflar, arkasi bitmeyen yatili misafirlerim... derken  bir duzen tutturup islerimi rutine bagliyamadim. Inanin hayli zor bir durum. Boyumdan fazla yuklere mi girisiyorum acaba???
 Neyse ki, bu sezon ilk postumu, hazirlamak için, anca vakit bulabiliyorum. Yani bir 15 dakikam var su anda, sizlere alelacele bir selam vereyim dedim degerli okuyucularim ;) en azindan ben hala buradayim ,yasiyorum demek için... 15 dakika sonra dünden kalan yirmi üç kisilik yemekli misafirlerimden kalan Üçüncu bilasik makina turunu ayarlam gerekiyor.malesef dun aksamdan bitiremedim.Malum yogunluktan kizim uniformasini yikamasini unutmusum :( dun aksam kizim sorunca aklima geldi derken aksam birde  çamasir makinasi turu ayarladim. sabah haliyle Üniformasini ütulemem  gerekti. zor guç çoçuklari okula gonderdikten sonra biraz derslerimi hazirladim. biraz sonra yani bir yigin bulasiklarimi makinadan çikarip yerledikten sonra tektrar bir yigin bulasik daha koyup calistirmam gerekiyor ve çamasirlarimida durup yerledikten sonra (yalan soylemiyeyim belki yerleme vaktim olmucak ;p)  toplantima yol almam gerekiyor.
OOOf offff! ben ne zaman resimlerimle firçalarimla bulusucagim??? yaaa! firçalarimi ozledim inanin nerdeyse 4 aydir hiç bir tuale dokunamiyorum içim gidiyor! ozledim! sizi ozledim! firçalrimi ozledim! evimde sakin kalmayi ozledim! kitaplarimi ozledim!... ozle...